Bizim kuşak iki tane yüz yılı peşpeşe yaşadı; yirminci ve yirmibirinci asırlar. Bu arada iki medeniyet çağını da; Yeniçağ ve Milenyum. Dünya savaşlarını görmedik ama yaşamımız boyu dünyanın dört bir yanında savaşlar, soykırımlar hiç eksilmedi; Vietnam, Kamboçya, Kıbrıs, Bosna, Çeçenistan, Filistin, İran-Irak, Falkland, Afganistan, Suriye ve daha niceleri. Barışa hasret geçti ömrümüz...
Darbeler, isyanlar, iç karışıklıklar da hiç eksilmedi; Arjantin, Latin Amerika, Afrika, Yemen, İran, Madagaskar, Gine, Ukrayna, Uganda, Pakistan, Türkiye ve başka bir çok ülkede.
Bizim kuşak defalarca küresel ve ülkesel krizlere de şahit oldu; Petrol Krizi, Finans Krizi, ülkemizde 94 krizi, 2001 krizi ve diğerleri.
Ama bununla kalmadı olumsuzluklar, bizim kuşak Tavuk Gribi, Domuz Gribi, AIDS, Covid 19 gibi dünya genelinde salgın hastalıkları da gördü.
Bizim kuşak acayip bir kuşak, yokluğu da gördü varlığın nirvanasını da! Bir ayakkabıyı beş sene giyerken beş ayda bir ayakkabı değiştirir oldu. Sefaleti de yaşadı sefahati de.
Bilimin, teknolojinin ulaştığı akıl almaz gelişmeleri de gözleriyle gördü bizim kuşak. Ay fethedildi, Mars fethedildi, Güneş Sistemi'nin dışına ulaşıldı. Kollu çevirmeli telefonu da gördük biz akıllı telefonu da, kasnaklı pikap hatta gramofona hayret ederken teyp, video, CD filan hepsini geçtik şimdilerde her türlü müzik cebimizde.
Biz kütüphanelerin önünde sıra bekleyen kuşaktık; bir kitap alabilmek için kaç gün okul harçlığı biriktirirdik. Şimdi bütün bilgiler, kütüphaneler hatta bir çok kitap sanal ortamlarda ve beleş!
(Haftaya devam edelim.)