İlişkilerde yaşanan sorunlardan en önemlilerinden birinin de karşılıklı dinleme, empati ve karşı tarafı anlama noktasında bazı eksiklerin olduğunu her geçen gün yaşıyor veya görüyorsunuzdur. Arkadaş ilişkilerinde, romantik ilişkilerde ve işyerindeki iletişim sorunlarında yaşanan temel sorun ise herkesin kendi penceresinden duruma bakmasıdır diyebiliriz.
Aile içindeki sorunlarda ise; hep şunu söylerim. Aile bir sistemdir. Sistemin bir parçasında yaşanan sorun diğer parçaları da etkiler. Diyelim ki; babada veya annede bir sağlık sorunu varsa bu bir şekilde ailenin diğer üyelerini de etkileyecektir. Evin büyük çocuğu belki daha fazla sorumluluk alacaktır. Aile sistemi maddi, manevi olarak krizi yönetmeye çalışacak, eğer yönetemezse çatışmalar artacak, işlevsiz bir model gelişecektir.
Aile içinde yaşanan sorunların çok farklı sebepleri vardır. Bir kere her bir ailenin, aile yapısı, işleyişi, ev içindeki güç dengesi, roller vb. farklıdır. Evlenen çiftler sadece evlendiği kişi ile değil, ailesinden getirdiği genetik yapısı, aile içi roller, inanç kalıpları, travmalar, yargılar, ailede önemli yaşam olayları, adetlerle de tanışacaktır. Bunun yanı sıra her bireyin de kendi kişilik özellikleri, eğitim, sosyo-ekonomik durum, alışkanlıklarını da eklersek durum daha karmaşık bir hal alıyor. Yani iki farklı insan bir araya gelip bir yuva kuruyor ve birbirinin ailesi ile birbirleriyle kurmuş olduğu ilişkileri anlamaya ve yönetmeye çalışıyorlar.
Eşler arasındaki sorunlar hem kendilerini hem geniş ailelerini hem de çocuklarını çeşitli boyutlarda etkilemektedir. Eğer çift baş etme becerileri, stres yönetimi, öfke yönetimi gibi konularda beceri ve olgunluğa sahipse daha kolay ve iz bırakmadan özellikle kendilerini ve çocuklarını psikolojik olarak örselemeden atlatabileceklerdir.
Peki hangi konularda çiftler kendilerini geliştirerek ev içindeki iletişim becerilerini daha iyi düzenleyebilirler?
Öncelikle gördüğüm kadarıyla eşlerin evlilik öncesi, evlilik aşamasında, önemli yaşam olaylarında çözülmemiş sorunlarının sonraki yıllara yansıması, kendi ailelerinden getirdikleri de eklenince anlamak yerine sadece anlaşılmayı beklemek, ilişkide sorumluluk almamak, ilişkilerde iletişim kalitesini olumsuz yönde etkiliyor. Diyelim ki; çift bu sorunlarını aştı. Peki sonrasında neler yapılabilir?
Çiftler birbirlerinin duygusunu değiştirmek ve ona müdahale etmek yerine öncelikle her birinin duygularına önem vermek çok kıymetlidir. Çünkü kişi o duyguyu hissediyorsa o anki içsel kaynakları bunu söylüyordur. -Bunda üzülecek ne var? -Sen zaten çok duygusalsın. -Çabuk kırılıyorsun canım. Bu ve buna benzer sözler karşı tarafın duvar örmesine sebep olabiliyor. Yağmurlu havayı çok seven birine, -canım yağmurlu hava sevilir mi? Nasıl ki, yağmurlu havayı sevme diyemiyorsak onun duygularına da karışmak yerine onu anlamak gerekir. Buna benzer cümleler karşıdaki kişi kendini değerli ve anlaşılmış hisseder. -Demek bu durum seni üzdü. -Bu davranışımın seni kırdığını fark etmemiştim. Empati yaparak ona gerçekten kulak vermiş olursunuz ve aranızda sıcak bir bağ kurulur.
Bunların yanı sıra, yan yanayken insan neden yüksek sesle konuşur ki, oysa kalpler yakınlaştıkça ses tonunuz azalır. Eşiniz konuşurken ona ne cevap vereceksiniz diye düşünmek yerine; kaygılarınızı paylaşın, iyi bir dinleyici olun, karşıdaki kişinin ne hissedip ne düşündüğünü, empatik bir şekilde ona tekrar edin. En önemlisi de fevri davranmadan kendinizi yavaş moduna alın. Çünkü sonra pişman olacağınız şeyler söylememiş olursunuz.