Bir eve girdiğinizde o evde bir kadın olduğunu her yerden, her şeyden anlarsınız. Kadın sadece evde
bu maharetini göstermez. Onun maharetleri ona küçük dokunuşlar yaparsanız, o dokunuşlar
kocaman olur. El emeği, göz nuru verdiği adını şehirlere yazdıran, gönüllere yazdıran ismini dahi
duymadığımız ne çok kahraman kadın vardır. Onların isimlerini tek tek bilmeseniz de onların enerjisini
dünyaya bakarak keşfedebilirsiniz. Kadın olmasaydı. Erkek de olmazdı. Güç ve otorite ne yazık ki,
kadının güçlü yönlerini bastırıp ona daha çok duygusallık yüklüyor. İşin en acı tarafı da bazı
kadınlarımızın, hem cinslerini desteklemek yerine onları aşağıya çekmeleridir.
-Kadın başınla erkeğin işine aklın ermez. Dediklerini duymuşsunuzdur. Koşuşturmacalar arasında bazı
erkeklerden şu sözü de duymuşluğum oldu benim. (Sizi bilmem.)
–Elinin hamuruyla erkek işine karışma. İşin en üzücü tarafı da yapılan ön çalışmaları önceden
yapıyorsun. Erkeği omzunda taşıyıp o basamakları aşması için gece gündüz çalıştıktan sonra işlerine
gelmeyen çıkar ilişkilerinde, tüm emeklerini çöpe atan erkeklere en büyük gücü sistem ve boyun eğen
sözde uyanık kadınlarımız veriyor.
Aslında kadın ve erkek eşit olmalı, yan yana yürümeli. Birlikte yol almalı, birlikte üretmeli, sevmeli,
birbirini iten, aşağılayan veya kutsallaştırmadan birbirlerini tamamlamayı tam olarak öğrendikleri
zaman dünya daha yaşanılır olmaz mı?
Dünya; kadın emekçilere önem vererek bu günü kutluyor. Atatürk'ümüzün 1934’de kadınlara seçme
ve seçilme hakkını birçok ülkeden daha önce Türk kadınına vermesi de çok manidardır.
Tarihin her döneminde kadına fiziksel, ekonomik, duygusal şiddet ne yazık ki, uygulanmıştır. Fakat
şimdi günümüzde kadın olmak daha da zorlaşmaya mı başladı? Çok eski dönemlerde kimsenin
duymadığı ne canlar alınmış. Kucağından bebeği alınarak, iftiraya giden kadınların tek bir damla
gözyaşına bakılmadan, bebeğin çığlıkları kulaklarını tırmalamadan kadınlar bir yudum suda boğulup
gitmişler. Düzen değişmeden hatta daha ağırlaşarak devam ediyor. Umuyoruz ki, ceza ve yaptırımlar
artırılır. Kapalı kapılar ardındaki sessiz çığlıkların sesi olan bir topluma dönüşürüz.
Çocuğunun gözleri önünde katledilen, katledilmeye çalışan sözde namus bekçileri acaba bu günahın
bedelini nasıl ödeyecekler?
Sevgili kadınlar; doğduğunuz aile sizin kaderinizi çiziyor. Sizlerde kendi kızlarınızın kaderine belki bir
katkınız olması için ev içinde yapılan şiddet, taciz olaylarını ilgili makamlara haber veriniz. Kendinizi
güçlendirip okumaya, üretmeye devam ediniz. Maddi olarak boyun eğen kadın, saçını süpürge etse
de ne kendine ne de çocuklarına güçlü bir model olamıyor.
Sevgili erkekler; kız veya erkek evlatlarınızı şiddete maruz bırakmayınız. Onlara vurduğunuz her tokat,
sonra topluma zehir olarak akıyor, belki senin kızına, belki başkasının kızının yüzünde patlıyor o
tokatlar.
Birbirinizi, sevin, sayın. Çünkü hayat paylaşınca güzel…
Atamızdan bir sözle yazımızı bitirelim.
– Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum
yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.