Acıyı Anlamak Çok Önemli.
Aslında bu satırları yazmak da kolay değil çünkü en yakınlarının yaşadığı kaygıları, endişeleri, görmek, birçok ailenin dağıldığına şahit olmak, mevcut düzeni tamamen değişen insanların kayıplarını anlamak, her şeye yeniden başlamak kolay değil. Diğer taraftan da yaşam devam ediyor. Doğuda kayıp ve yas sürecinde güzel bir geleneğimiz vardır. Kişinin yaşadığı acıya yarenlik edilir. Uzun bir süre yas yaşan kişilere yemek götürülür, sohbet edilir. Bu depremde gözlerimiz çok doldu, yüreğimiz çok yandı. Bazen bu derin bir acıdan oldu bazen de gönüllülerin yaptığı yardımlardan oldu. Gönüllülerin yemek yapıp büyük bir özveriyle bir tas çorba, kendilerinin yaptığı ekmeği, bir bardak çayı ikram ederken ki, o yüzlerine yansıyan huzuru, yardımseverliği de gördük. Biz güzel bir milletiz fakat yurt dışından gelen ekiplerde yaramızı sarmaya çalıştığına da tanıklık ettik. Birlik ve beraberlik kareleri de hafızamıza kazındı.
Kurtarılan her can da her el sallayışta boğazımız düğümlendi, sevinçten ağladık. Bir annenin çocuğuna kavuştuğu an da tüylerimiz diken diken oldu.
Bir kedinin, köpeğin sahibini bulmak için verdiği çabaya da tanıklık ettik. Bir kedinin elini tutmayı ve onu o enkazdan çıkarmanın mutluluğunu da yaşadık.
Bazı gerçeklerle de yüzleştik. Fay hattına zayıf zemin üzerine bina yapılmaması gerektiğini, depreme dayanıklı evlerin insan canı ve malı için ne kadar önemli olduğuna da maalesef içimiz yanarak öğrendik, inşallah öğrenmişizdir.
Umarız o dehşet fotoğrafları hep hatırlatacak anıları hem de haykırarak… Hem de ağlayarak… İnleyerek… Çaresizliği, evinden, yuvasından kopuşu… Yalnızlığı… Acıyı… Hüznü… Tozu toprağı… Yerin altında diri diri ölen canları… Sinema filminden kareler gibi seyretmeyip her bir kare yüreğimizde acı bir iz olarak kalacak.
Neden rutinlere dönmeliyiz?
Bütün bunlara rağmen umudu yeniden yeşerteceğiz. Travma etkisiyle sinirler çok yıprandı. Çay, kahve, alkol, sigara kullanımını sınırlandırmakta fayda var. Ne yapılabilir. Zor gelse de yürümek, kolay olmasa da rahatlatıcı müzik dinlemek, en önemlisi de olabildiğince rutinlere dönmek… Neden rutinlere dönmeliyiz. Belirsizlik insanın psikolojik yapısını daha derinden etkiler. Gün içindeki planlar, belirsizliği azaltır. Çocukları sakinleştirir. Artçı depremler olmaya devam edecek her artçı depremde güvenli alanlar belirlemek, aşırı panik yapmadan güvenli alana geçmek, çocukların da ruh sağlığına olumlu yönde katkı yapacaktır.
Panik ve kaygı durumlarında derin ve yavaş olarak alınan nefesin sizi sakinleştireceğini biliyor musunuz? Önemli olan hızlı ve döngüsel soluma hızını yavaş ve sakin nefes almak duyguları da yatıştırdığı için rahatlarsınız. Bunun için burundan nefes alın ve soluğunuzu tutup 10’a kadar sayın. Bunu yaparken “rahatla” veya “gevşe” komutunu verebilirsiniz. Sonra nefesinizi rahatça verin. (Nefes alırken çiçek koklar gibi diyaframdan nefes alın, yavaş bir şekilde) 4 saniyede nefes alıp 4 saniyede verin. Nefesi her verişte de rahatla komutunu unutmayın. Her 10 soluk alıp verme de yani 1 dakika bitiminde 10 saniye nefesinizi tutarak bu döngüyü tekrarlayın.
Olayları anımsarken nefesiniz hızlanmaya, kalbiniz atmaya başlayınca bir kese kâğıdı içine nefes alıp vermek karbondioksitten zengin solunum yapmış olduğunuz için bu sizi rahatlatır. Kendi kendinize bu işlemleri yapamıyor, kendinizi uzun bir süre yaşam alanından izole ediyor ve kaygılarınızı yönetemiyorsanız mutlaka bir uzman desteği almanız size iyi gelecektir.