Hemşerimiz sanatçı İbrahim Tatlıses’in “Yıkılmışım Ben” adlı eserinden esinlenerek sorunları kaleme aldım.
Tutunacak hiçbir dalımız kalmadı artık. Ağaç misali her geçen gün kuruyor ve ekonomik olarak tükeniyoruz. Sanki köle gibi, sanki esir gibi çalışıyor çalışıyor ama düze çıkamıyoruz. İşsizlikten çalışamayanlar ise yerlerden yerlere başvurular ve arayışlarla sürünmekte.
Çaresiz kalmış vatandaşlar gözleri şaşkın. Dert, çile ve maddiyat sorunları ile savrulmakta. Şanlıurfa’da dertler derya olmuş, vatandaş sandal.
Elektriğe yapılan zamlar sonrası gelen faturalar dudak uçuklatıyor.
Gıda ürünlerinde indirim beklenirken yeni zamların yapılması cep yakıyor.
Yakıta sık sık yapılan zamların ardından vatandaşlar araçlarını artık garajlara çekiyor.
Un fiyatlarına gelen yeni zamlar fırıncı esnafının ümüğünü sıkıyor.
Havaalanında uçak seferleri iptal oluyor, siyasilerimiz sessiz kalıyor.
Bakanlar, koordinatörler ve bakanlık üst düzey yetkilileri geliyor ama sorunlar hala yerinde duruyor.
Siyasilerin hiçbirine ulaşamayan vatandaşlar, sosyal medyadan yazıyor çiziyor ama gören duyan olmuyor.
İşsizlik, çaresizlik ve ekonomik yetersizlik vatandaşı çileden çıkarmakta.
Dile getirdiklerim genel sorunlarının bir kısmı. Hizmet anlamında da kentte sorunlar artmakta.
Gazeteci meslektaşlarımın birçoğu sorunları haberleştirip dile getirse de hala devam eden yüzlerce problem var.
Karaköprü’de bitmeyen altyapı, temizlik, denetim, kırsal mahalle eksiklikleri su ve elektrik kesintisi sorunları.
Haliliye’de bitmeyen kırsal bölge, denetim ve iletişim sorunları.
Eyyübiye’de bitmeyen yetersiz yeşil alan, sosyal yardım, iletişim, denetim, yol ve alt yapı sorunları.
Büyükşehir’de bitmeyen başıboş hayvanlar, ulaşımda düzensiz düzenleme ve durak yetersizliği, su kesintileri, denetim ve kırsal bölgede yaşanan su, yol ve elektrik sorunları.
Sadece birtakım sorunları ele aldım. Bitmeyen sorunların çözülmemesi kentin gelişimini engellemekte. Zaten değişimi sağlayacak vizyoner projeleri beklemiyoruz. Mevcut sorunların çözülmesi kafidir.