1988 yılında yönetmenliğini Zeki Ökten’in üstlendiği başrolde rahmetli Kemal Sunal’ın oynadığı “Düttürü Dünya” filmini hemen hemen herkesin izleyerek bildiğini biliyorum. İzlemeyenlere de tavsiye ederim.
Filmde birçok konuya değinerek özellikle de yoksulluğun altı çizilerek anlatılmış. Günümüzde de yoksulluk hat sefada rakamlar tırmanmaya da devam ediyor. Aslında köşemde sizlerle günümüzde yaşanan acı ama gerçek olan birkaç meseleden bahsetmek istedim.
Öncelikle en başta işsizlikten başlamak istedim. İşsizlik günümüzde her toplantıda her karabalıkta her evde konuşulan ve dermanı bulunmayan acı ve dertli problem haline gelmiş durumda. Şanlıurfa’da gerek vasıflı işçilerin olmaması ve gerekse yeterli sayıda sanayi işletmelerin bulunmaması üzerine iş bulma veya işçi bulma sorunu sürekli yaşanarak her geçen gün çığ gibi büyümekte. Vasıflı işçilerin geliştirilmesi ve daha kalifiyeli personellerin olması için yapılan pek bir çalışma yok. Ve son dönemlerde işsizlik sorununa derman bulmak ve soruna çözüm aramakta kimselerin pekte üzerinde durduğu görünmüyor.
YANİ DEDİK YA “DÜTTÜRÜ DÜNYA”
Gelelim ulaşılamayan yöneticilerimize, TV kanallarında, gazetelerde ve haber sitelerinde sürekli vatandaşla iç içe olarak görünen yöneticilerimizin bir çoğu sadece fotoğraf karelerinde vatandaşların yanında olduklarını hissettirmeye çalışması da acı bir gerçek. Bir vatandaş bir belediye başkanına, valiye, vali yardımcılarına, kurum amirlerine ulaşamıyorsa fotoğraflarla ancak kendi kendimizi kandırabiliriz.
NE DEMİŞTİK “DÜTTÜRÜ DÜNYA”
Gelelim siyasilere, A partisi B partisi veya C partisi fark etmez hepsinin vatandaşı temsil etmesi gerekmez mi. Şanlıurfa’da işsizlik, eğitim ve sağlıktaki sorunlar, yol su elektrik sorunları, esnafın ve işletmelerin dertleri daha neler neler varken bunların çözümüne yönelik hareket eden siyasetçilerimiz vaatlerini ve sorunların çözümünü gerçekleştirmek için neredeler….
YA HİÇ UNUTTUK, SUSTURMA POLİTİKASI DA VARDI….
Medyada vatandaşın sorunlarını yazabilen el sayısı kadar gazeteci kaldı Şanlıurfa’da. Ne bir belediye, nede bir kurumun sorunu dile gelebiliyor. Arada vardır birkaç yazan sonrada Kemal Sunal’ın 100 Numaralı Adam filminde söylediği gibi “Çekiyorum Kenara Birkaç Kuruş İle Kapatıyoruz Meseleyi”. Sistem bu hale geldi.
Uyuşturucu, Zina ve Ahlaksızlık hat sefada. Kentin bir çok bölgesinden gelen şikayetler bunlar. Cadde de, sokaklarda ve parklarda uyuşturucu satıcıları ve zina ticareti yapanlar utanma ve çekinmenin olmadığı bir hale geldik. Mahallede yanı başında uyuşturucuya ses çıkarmayan aman başımıza dert almayalım diyerek fuhuş edenlere de ses çıkarmayan, parklarda gençlerimizin zehirlenmesine de ses çıkarmayan bir toplum haline geldik.
Kentte yüzlerce STK varken bu STK’ların topluma yarar kaç projesini görebildik. Kentin düzelmesi ve daha iyi bir toplum haline gelmesi için STK’ların öne çıkması kentin sorunlarına ışık tutması gerekir. Ama ne yazıktır ki şov ve menfaati duygular bunlara engel oluyor. Birçok projeyi sırf kar bazında düşünerek tasarlayan birçok STK var. Kenti korumak ve vatandaşa ışık olmak için kurulan dernekler ve makama gelen siyasiler görevini yapmadıkça bu uçurumdan aşağı giden freni patlamış arabadan sağlam çıkarsak ne mutlu bize….
Bir hocamızın geçen paylaşımını gördüm, ne güzel bir tespit. 1940 yıllarından bahsederek yoksulluktan yamalı elbise giyen bir adamı anlatarak utanmadığı belirtmiş. Ve o yıllarda yamalı elbisenin utanılacak bir şey olmadığını ifade ederek, o yıllarda hırsızlıktan, yalandan, rüşvetten ve ahlaksızlıktan utanıldığını belirtmiş. Ama şimdi de fakir görünmekten utanıldığını ama hırsızlıktan ve ahlaksızlıklardan utanılmadığını söylemişti. Bence çok doğru bir tespitte bulunmuş bizler gerçek yapımızın dışına kaçtık.
Herkes üstüne düşen görevi yapmaya çalışırsa sorunların çözüleceğine inanıyorum….